Kadınlar Sokaklarda Haykırdı! ‘İstanbul Sözleşmesi Uygulansın’

İzmir’de bugün Mor Dayanışma Kadın Örgütü, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı kanunun uygulanmasını istedi. Karşıyaka İskele önünde yaptıkları basın açıklamasında, ”Pandemi ile daha da görünür hale gelen krizler sarmalında, kadınların gündeminde şiddet, yoksulluk, işsizlik, hastalık, bu süreç ile artış gösteren ev emeği ve emek sömürüsü var. Araştırmalar pandemi ile kadına yönelik şiddetin arttığının gözler önüne sererken, erkek egemen zihniyetin kadın düşmanı politikaları, kadınların kazanılmış haklarına saldırıları katlanarak arttı. İktidar koalisyonunun attığı her adımın erkek egemen sistemden yana olduğunu ve kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin rol almak yerine İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’u hedef tahtasına koyduklarını defalarca deneyimledik” ifadeleri kullanıldı.
Gerekli adımlar neden atılmadı?
İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 Sayılı Kanun’un etkin uygulanması için gerekli adımların neden atılmadığını soracaklarını belirten kadınlar, ”Biz Mor Dayanışma olarak, kadına yönelik şiddetin önünü açan politikaları, yalanları, ihlalleri teşhir etmekten, kadınları ölüme sürükleyen uygulamaları dillendirmekten, şiddetin durdurulması için gerekli adımların atılmasını talep etmekten vazgeçmeyeceğiz. “Yoksulluk yok”, “kadın cinayetleri azaldı” gibi söylemlerle görünmez kılınarak, gündem dışı edilen konuları gündemde tutmaya, sorunların kökenine inmeyen, göstermelik çözümleri açık etmeye devam edeceğiz. Tam da bu minvalde kadına yönelik şiddetin durdurulmasında devletin yapması gerekenleri tekrar tekrar hatırlatacağız. Uygulanmayan yasaları, kanunları gündeme taşıyacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 Sayılı Kanun’un etkin uygulanması için gerekli adımların neden atılmadığını soracağız!” dedi.
Cinsiyet ayrımcılığı ve ataerkinin yeniden üretildi
Çeşitli üniversitelerde görevli erkeklerin son dönemde artan açıklamalarıyla cinsiyet ayrımcılığı ve ataerkinin yeniden üretildiğine dikkat çekilen açıklamada, ”İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti önleme konusunda; toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesini ve eğitimin her aşamasında toplumsal cinsiyet eşitliği konulu dersler yapılmasını önerirken, çeşitli üniversitelerde görevli erkeklerin son dönemde artan açıklamalarıyla cinsiyet ayrımcılığı ve ataerki yeniden üretiliyor. 6284 Sayılı Kanun’da ilköğretim ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda dersler konulması maddesi varken, uygulama tam tersi yönde ilerliyor. Buna MEB’in 2019/2020 eğitim öğretim hedef listesinde Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi maddesinin 24 saat bile geçmeden kaldırılmasından, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından finanse edilen MEB koordinasyonunda yürütülen, Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi’nin (ETCEP) iptalinde de görüyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Ana akım medya şiddeti meşrulaştırıyor!
Ana akım medyada toplumsal cinsiyet rollerinin ve şiddetin yeniden üretildiği ya da meşrulaştırıldığına dikkat çeken açıklamada, ”İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddeti önleme konusundaki bir diğer önerisi; STK ve medya ile işbirliği yapılmasıdır. STK’larla işbirliği yerine kadın derneklerini kapatma, mühürleme politikası uygulanıyor. Son dönemde iktidarın gündeme getirdiği, sivil toplum örgütlerinin keyfi olarak faaliyetlerinin kısıtlanabileceği ve mal varlıklarına el konabileceğini içeren yasa değişikliği ile sivil toplum güçsüzleştirilmek ve örgütlenme hakkımız elimizden alınmak istenmektedir Bu kanunla özellikle kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın ve LGBTİ+ derneklerine kayyum atamanın önü açılıyor” ifadeleri yer aldı.
KADES uygulamasına 45.920 kadın ihbarda bulundu!
2020 yılında şiddete uğrayan ve öldürülen kadın ve çocuk sayısı 2 bini aştığını belirten kadınlar, ”Türkiye’de kadına yönelik şiddetin hangi boyuta ulaştığını sadece geçtiğimiz yıl kullanılmaya başlanan KADES uygulamasına 45.920 kadının ihbarda bulunmasından bile görebiliyoruz ancak şiddetin boyutunu gösteren bu sayılara rağmen bu şiddetin önlenmesine dair nasıl çözümler bulunduğu muamma. Sadece 2020 yılında şiddete uğrayan ve öldürülen kadın ve çocuk sayısı 2 bini aşmışken, ülke genelinde 3 bin 454 kapasiteli 144 sığınma evinin olması şiddeti önlemede olduğu gibi şiddet halinde müdahalede de ne kadar geride kaldığımızı ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün etkin uygulanması için daha kaç kadının ölmesi bekleniyor?
Kadın Cinayetlerinin sistematik olduğuna dikkat çeken açıklamada, ”İç İşleri Bakanlığı Raporu’nda Türkiye’de kadın cinayetlerinin ani gelişen tartışma, kıskançlık, boşanmayı kabullenememe, aldatıldığını düşünme gibi nedenlerle işlendiği belirtilmektedir. Fakat bizler kadın cinayetlerinin asıl sebebinin ataerki olduğunu bu cinayetlerin münferit değil sistematik gerçekleştiğini çok iyi biliyoruz. Yine biliyor ve tecrübe ediyoruz ki; kadın düşmanı politikalar, kadınları hedef gösteren söylemler, eril şiddeti meşrulaştıran haberler, kadın katillerine verilen ceza indirimleri, kadına yönelik şiddetin müsebbipleridir. Soruyoruz; İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün etkin uygulanması için daha kaç kadının ölmesi bekleniyor? Erkek egemen sistem tarafından uygulanan kadın düşmanı politikalar, cezasızlık, iyi hal indirimleri ve kadın düşmanı söylemlerle erkek faillerin sırtı sıvazlanmış, kadınları ikincil konumda gören tahakküm zihniyeti meşrulaştırılmıştır. Kadın katliamlarının önü açılmıştır” ifadeleri yer aldı.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun etkin ve eksiksiz uygulansın!
Kadına yönelik şiddet son bulana dek mücadelenin süreceğini belirten kadınlar, ”Mevcut sığınma evlerinin koşulları iyileştirilmeli ve hiç bir kadının geri gönderilmeyeceği şekilde sayıları ve kapasiteleri arttırılmalıdır. Kadınların 24 saat boyunca ulaşıp destek alabilecekleri acil ve konuya özel destek hattı derhal oluşturulmalıdır. Tecavüz kriz merkezleri acilen oluşturulmalıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede yer alacak her birim, her kurumda bulunan ve bulunacak kişilerin toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından yeterliliği denetlenmelidir ve personellere kadının insan hakları ile kadın erkek eşitliği konusunda düzenli ve sürekli eğitimler verilmelidir. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği dersi MEB müfredatında okutulmalıdır. Kadınlara şiddetle mücadelede izlemesi gereken yollar ve haklarla ilgili bilgilendirici yayınlar yapılarak yaygınlaştırılmalıdır. Bizler taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz; kadına yönelik şiddeti durdurmak için İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun etkin ve eksiksiz uygulansın! Kadına yönelik şiddet son bulana dek mücadelemiz sürecek!” ifadelerini kullandı.